Hattat Necmeddin Okyay, Osmanlı irfânı, zevki ve estetiğini Cumhûriyet döneminde yaşatmaya gayret etmiş, birçok sanatta mâhir, nev-i şahsına münhasır bir üstad idi. Eskilerin deyimiyle “Hezârfen” idi. Hat, ebrû, klâsik cilt onun uğraştığı sanatlardı.
Necmeddin Okyay icâzetli bir hoca ve iyi bir gül yetiştiricisi idi. Babasından intikâlen devraldığı Üsküdar Gülnûş Emetullah Vâlide Sultan Camii’nin kırk yıl imamlığını yapmıştır. Kaynaklar, onun Latince isimlerini bildiği 400 çeşit gül yetiştirdiğinden bahseder. Hatırı sayılır bir yazı koleksiyonu oluşturan Necmeddin Okyay, hat sanatının nazarî kısmına olan vukûfiyetiyle de temâyüz etmişti. İmzası
bulunmayan yazıların, tavır ve üslûbundan hattatlarını, hatta yazıldıkları yılları bilebilecek kadar “fenâ fi’l-hat” olmuş bir sanatkârdı. Necmeddin Okyay’ın sahibi olduğu yazı koleksiyonunun büyük bir kısmı bugün, Topkapı Sarayı ile İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi uhdesindedir. Necmeddin Okyay’ın dünyaya geldiği ve ömrünü sürdüğü yıllar Osmanlı Devleti için çok muhataralı yıllardır. Nice savaşlar ve ağır bunalımların sürdüğü bu yıllara bir de İstanbul’un işgalinin eklenmesi insanlara büyük üzüntü vermişti.
İstanbul’un İşgalinde, boğazda düşman gemilerini gören Necmeddin Efendi, bu üzüntüsünü “Bu da Geçer Yâ Hû” yazılı ebrûsuyla ortaya koymuştu. Bu düşman gemilerinin, üç yıl sonra geldikleri gibi geri gittiklerini görünce, kalbinin derinliklerinden kopup gelen sevinci, bu sefer büyük bir coşkuyla hazırladığı yine yazılı bir ebruyla ifade etmişti. Hazırladığı ebruda keyifli bir cümle vardı: “Gel
Keyfim Gel”…
Bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme ve çalışma azmi Necmeddin Okyay’ın en önemli vasıfları olsa gerektir. İlk mektepte başladığı yazı meşkini daha sonra Hattat Şevki Efendi’nin talebesi olan Filibeli Ahmed Ârif Efendi’den devam ettirmiştir. Talik yazıyı hat sanatının zirve ismi Hattat Sâmi Efendi’den, celî sülüs yazıyı Hattat
İsmâil Hakkı Altunbezer’den meşk etmiştir. Ebrû sanatını ise Özbekler Tekkesi Şeyhi Edhem Efendi’den öğrenmiştir.
Necmeddin Okyay, geleneksel sanatların gözden düştüğü, horlandığı
yıllarda, yılmadan mahâretlerine dört elle sarılarak yoluna devam etmiştir. Sanatla meşgul olurken duyduğu zevk ve kendisine oluşturduğu güzel dünya, onu her türlü olumsuzluktan muhâfaza etmiştir. Bugün İslam sanatlarının geldiği mevkîde, diğer sanatkârlarla birlikte Necmeddin Okyay’ın da büyük emeği ve hakkı vardır. Devrin son üstadlarından öğrendiklerini talebelerine aktarma hususunda son günlerine kadar gayret gösteren Okyay, hat ve ebrû sanatı başta olmak üzere diğer güzîde sanatlarımızın ayakta kalması için büyük gayret göstermiştir.
Kaynak: Dr. Süleyman Berk, Önsöz῾den..., İBB Kültür A.Ş. Yayınları